Dünyada iyilik mi kazanacak, kötülük mü?

İlk taslak: Eylül 8, 2022
Son güncelleme: Mart 26, 2025



"Dünya çok acı çekiyor. Ancak kötülerin kuvvetinden değil, iyilerin sessizliğinden!.."

– Napoléon Bonaparte1


Buna benzer başka söylem ve tespitler de var:

"Dünya tehlikeli bir yer, ama kötülük yapanlar yüzünden değil, buna seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden."
–Albert Einstein

"Zorbalığın kök salması için gereken tek şey, iyi vicdanlı insanların sessizliğidir."
–Edmund Burke

"En büyük felaket, kötülerin baskı ve zulmü değil, iyilerin buna sessiz kalmasıdır."
–Martin Luther King Jr.

Biraz araştırmayla bu örnekler çoğaltılabilir.



1 Bu sözün Napolyon ile hiçbir ilgisi olmadığını savunanlar da var: Popular Quotes That Everyone Gets Wrong – Mike Rothschild. Napolyon'un yaşam biçimi ve icraatları ile uyumlu gözükmese de, politik gerekçelerle bir yerde söylenmiş olabilir.




Daha güzel bir dünya için "sesini çıkar!.."

Ama nasıl?..


Yersiz gürültü yapmadan ve hiç kimseyi rahatsız etmeden...

Başkalarının değerlerini hafife almadan ve hiç kimseyi rencide etmeden...

Hararetli ve ölçüsüz davranıp kimsenin kalbini kırmadan...

Zamanlama ve üslûp hatası yapıp, haklı iken haksız duruma düşmeden...

...

Orijinal bakış açıları ortaya koyarak...

İnsanlarla gönülden gönüle konuşarak...

Üşenmeyip gerekirse bire bir anlatarak...

Hakaret etmek yerine, –varsa– mağduriyetleri dile getirerek...

Mümkün oldukça yazıp paylaşarak...

Günümüzde sosyal medya olanaklarını kullanarak...

Haklı olduğun (meşru) bir konuda talep ve tepkini uygar yöntemlerle ileterek...

...


Kırmızı hapın yanına Mavi hap...

The Matrix filminde Morpheus'un Neo'ya iki seçenek sunduğu meşhur kırmızı ve mavi hap sahnesini hatırlayın. Neo'ya her ikisini de anlattıktan sonra, "sanal bir dünyada oyalanmaya devam etmek" mi, yoksa "gerçek dünyaya adım atmak ve etkin rol almak" mı istersin, diye sormuştu. Neo da biraz düşünüp bir tercih yapmıştı.



Resim için j4p4n'ye teşekkürler...


O sahne, insanlık aleminde görüşlerin nasıl yayıldığı ve benimsendiğini çok sade bir şekilde özetliyor aslında. Tam bu noktada işleyen psikolojik mekanizmayı ve süreci simgeliyor:

  1. Bir bakış açısını ya da görüşü önce kendin değerlendir.
  2. Benimsedi isen yaşamında uygula.
  3. Bu arada başkaları seni gözlemleyecektir. (Temsil etme)
  4. Temas ettiğin biri ile görüşünü paylaş ve katılmaya davet et. (Teklif etme)
  5. Bunu düşünmesi, artısını eksisini değerlendirmesi için ona zaman tanı. (Mayalanma süreci)
  6. Makûl bulduğunu hissettiğinde, hatırlatıp tekrar davet et.
  7. Davetin kabul görmezse ısrarcı olma; konuyu kapat.
    Nitekim ısrar sonucu yapılan tercihler yapmacıktır ve geçicidir.

Toplumda iyiliklerin / doğruların ya da kötülüklerin / yanlışların kabul görmesi ve yayılması süreci de böyle işlemiyor mu?


O halde, yanlışları yapan ve yayan birileri eksik olmayacağına göre, doğruları yapan ve savunan birileri de mutlaka bulunmalı.


Vicdan pusulası...

Kötüler istedikleri kadar yaygara koparsınlar; haksızlık yapmayı ve ahlaksızlığı yaymayı maharet sansınlar... Ben inanıyorum ki, herhangi bir konuda rol oynayan faktörler ile konunun artıları, eksileri etkin bir şekilde sunulduğunda, insanların çoğunluğu güzel olanı tercih edecektir. İçimizdeki vicdan göstergesi bizi doğru olana yöneltecektir.


Zehre göre panzehir...

Her zehrin bir panzehiri olsa gerek. İnsanlığa ve medeniyete zarar veren her sorunun karşısına yararlı bir alternatifin konabileceğine inanıyorum. Dünyayı çirkinleştiren her eylem veya olay, insanlara güzelleştirici bir seçenek sunarak ve onları buna ikna ederek bertaraf edilebilir. Çoğumuzun aklına gelmeyen güzel fikirler ve çözümler, bazılarımıza ilham olabilir. Düşüncelerimizi kendimize saklamak ya da kahve sohbetlerinde tüketmek yerine, onu eyleme taşıyacak bir yol haritası üzerine kafa yormalı ve etkin bir şekilde paylaşmanın yolunu bulmalıyız.


Öyleyse sorun kötülüklerin var olması değil, iyilikleri anlatan ve savunan birilerinin var olup olmadığı...




Öyleyse, ne yapmalı?

İnsanların sıklıkla yaşadığı bir sorun hakkında bildiğimiz geçerli bir çözüm var ise, bunu bloğumuzda yazıp paylaşmalı... (Blogger, WordPress, Quora, Medium, vb.)

Günümüzde okumak yerine seyretmeye alışmış insanımız ayağımıza gelsin diye beklememeli; fedakârlık edip onların ayağına gitmeli... yani bazı konuları yazmanın ötesinde, konuşarak anlatmalı ve ses kaydı oluşturmalı; "podcast" olarak yayınlayıp paylaşmalı... (Spotify vb.)

Örneğin, televizyonda rastladığımız, insanlık onuruna yakışmadığını ya da ahlakî değerlerle çeliştiğini düşündüğümüz bir içerikle ilgili; yayınlayan kanala, program yapımcısına, sunucusuna e-posta ya da DM (sosyal medyada doğrudan mesaj) ile ulaşıp nazikçe tepkimizi dile getirmeli; alternatif önermeli... mahzuru yoksa bunu bloğumuzda da ele almalı... hattâ becerebiliyorsak programdan kesitler üzerine yorum ve eleştirilerimizi sunduğumuz bir video hazırlayıp paylaşmalı... (YouTube, Instagram, vb.)

Bu sancımızı enerjimiz elverdiği kadar fiziksel eyleme de dönüştürmeli; insanlarla bir araya gelerek önerilerimizi gündeme getirmeli, konuşmalı, tartışmalı, anlatmalı...

Gereken konularda buluşmalı, yardımlaşmalı, etkinlikler düzenlemeli, harekete geçmeli...

Özetle, çok yönlü ve kanallı (omni-channel), aktivizm düzeyinde bir mücadele içerisinde bulunmaya çalışmalı...

...


İyiliğin sesi en az kötülüğünki kadar çıksın; bakalım güzel dünyamızda neler değişecek?!..

🥰


Bu yöntem biraz uzunca gözüküyor ve bol sabır gerektiriyor. Ancak, bildiğim daha etkili ve kalıcı bir yöntem yok.

🎯



Yorumlar